Temiz Enerji Teknolojilerinde, Güneş Enerjisi Santrallerinin ve Elektrikli Araç Teknolojilerinin liderlik ettiği gelişmeler ile, ‘’Karbon Sıfır’’ hedeflerine ulaşmanın zor olsa da, hala bir umut olduğu sinyallerini verdiği bir yıl geçirdik.
2023’te Rusya-Ukrayna savaşının, tüm dünyada özellikle doğalgaz arzında problem yaratacağı algısına rağmen, enerji piyasalarında ilk çeyrek hariç etkisi çok fazla hissedilmedi. Tüm olumsuz senaryolara karşı, dünya fosil yakıt talebinin 2030 yılında zirve yapacağı, ve sonraki dönemlerde dünyanın yenilenebilir enerjiye yönünü döneceği tahminlerinin yapıldığı bir yıl oldu.
2023 yılında da Çin kendisi ile beraber, tüm dünyanın gelişim ve değişimini etkiler durumdadır. Işık hızında diyebileceğimiz Güneş ve Rüzgar yatırımlarını birbir devreye alan Çin, Elektrikli Araç Pazarının da en büyük üreticisi ve tüketicisi konumumdadır. Altyapı yatırımlarını tamamlamak üzere olması, kendi iç talebini azaltması ile beraber dünya ekonomik büyümesi ve talebini de düşürecektir. Çin’in 2030’dan sonra azalacak olan büyüme tahmini, dünyanın tamamı için farklı fırsat pencereleri açabilir.
2020 yılı ile beraber devam eden fosil yakıtlardan enerji üretim yatırımlarındaki artış, 2050 yılı ‘’Karbon Sıfır’’ hedeflerine ulaşmanın güçlüğünü ortaya koymaktadır. 2023 yılında da Temiz Enerji Yatırımları daha çok olsa da Fosil Yakıt yatırımlardaki artış devam etti. 2023 yılında Kapanması planlanan fosil ve nükleer yakıtlı santrallerin kapatma sürelerinin ertelenmesi, herkese bu fosil yakıtlardan kurtulmak mümkün değil mi sorusunu sordurduğu bir yıl oldu.
2050 yılı ‘’Karbon Sıfır’’ hedefine ulaşmak için 2030 yılına kadar fosil yakıt yatırımlarını planlananın yarısına, temiz enerji yatırımlarını ise yaklaşık 2 katına çıkarmamız gerekiyor.
2023 yılında; bu hedefe ulaşmanın ‘’zor ama imkansız değil’’ dediğimiz bir yıl yaşadık.
2030 yılına kadar yapılacak olan yatırımlar ile enerji talebinin %80’in yenilebilir enerji kaynaklarından karşılanması mümkün görünüyor. Bu talebin ise yarısını sadece güneşten sağlamamız mümkün, fakat yeterli elektrik altyapısı ve depolama sistemlerinin gelişmesi tamamlanmadan, ‘’Karbon Sıfır’’ hedefine ulaşacak yenilenebilir kapasite artışını yapmamız çok zor görünüyor.
Bahsi geçen altyapı yatırımları için gereken hammaddelerin, en büyük üretici ülkelerin tek elinde olması, Dünyamızın geleceğini yine 5-10 ülkenin belirleyeceğini gösteriyor. Bu ülkeler içerisinde en büyük oyuncu Çin, sonrasında Amerika ve Rusya belirli olacak gibi görünüyor.
Yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarmak, enerji verimliliği iyileştirmelerini yılda %4'e kadar iki katına çıkarmak, elektrifikasyonu artırmak ve fosil yakıt operasyonlarından metan emisyonlarını azaltmak, 2030'a kadar enerji sektörünü 1.5 °C'yi sınırlamak adına gerekli emisyon azaltmalarının %80'den fazlasını sağlar. Dubai’de ki COP toplatısında ortak bir aksiyon alınması kararı alınmasa da, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, finansmana erişimi kolaylaştıracak mekanizmalar kurulması ile, yatırımların temiz enerjiye kaydırılması sağlanabilirse 2050 hedeflerine ulaşmamız en azından teorik olarak imkansız görünmüyor.